SÜT SIĞIRCILIĞININ PROBLEMLERİ

Süt sığırcılığında başa çıkılması gereken problemler ve karlılığı artırmak için ne yapmalıyız.

TÜRKİYENİN YENİ SIKINTISI YUMRULU DERİ HASTALIĞI

Lumpy skin disease olarak bilinen yumrulu deri hastalığı artık türkiyenin korkulu rüyası haline geldi.

BESİCİLİĞİN PROBLEMLERİ

Ülkemizde hayvancılık yaygın ancak bilinçsiz ve eğitimsiz çalısmalar ailelerin zor geçinmesine neden oluyor.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Eurovision Hakkında Bilmediğimiz Neler Var?

Yine bir Eurovision dönemi geldi çattı sevgili okuyucular!
            Eurovision ismi ilk olarak 1950'lerde, EBU'ya (Avrupa Yayın Birliği) bağlı olan kurumların birbirleri ile yayın alışverişi yapmak amacıyla ortaya atılan bir ağ paylaşım sistemi olarak hayata geçirilmiştir. Şarkı yarışması fikri, 1956 yılında Fransız televizyonu ORTF'nin Başkanı Marcel Bessentsant tarafından ortaya atıldı. Yarışma, Avrupa Yayın Birliği'ne üye ülkeler arasında pop müzik alanında özgün eser üretiminini teşvik etmek, program alışverişini sağlamak, teknik bağlantıları kontrol etmek ve geliştirmek, ortak bir kültür ortamı sağlamak amacıyla, ilk defa yedi ülkenin katılımı ile Bresantsant'ın öncülüğünde İsviçre'nin Lugano kentinde Kursaal Tiyatrosu'nda gerçekleşirildi.

Yarısma video kayıtlarını izlemek için tıklayınız
Yarısma görüntüleri için tıklayınız
             Yarışma fikrinin doğmasına etki eden diğer bir faktör ise o dönemlerde gerçekleştirilen geleneksel San Remo Şarkı Festivali olmuştur. Söz konusu yarışma festivale alternatif olarak düşünülmüştür. 24 Mayıs 1956'da gerçekleştirilen ilk gecede Hollanda, İsviçre, Belçika, Almanya, Fransa, Lüksemburg ve İtalya ikişer şarkı ile yarıştılar ve İsviçre'den Lys Assia, "Refrain" adlı şarkı ile ilk Eurovision birincisi olarak tarihe geçti. 1958 yılında kazanan ülkenin bir sonraki yarışmada ev sahibi olması kuralı başladı. 1985 yılında yarışma ilk kez uydu aracılığı ile tüm dünyada yayınlandı.1997'de ilk kez uygulamaya konulan ve 2003 yılından itibaren de yarışmaya katılan tüm ülkeler için zorunluluğu olan televoting uygulaması başlandı. 2004'ten itibaren yarışma 2 aşamalı oldu. İkinci aşama olan büyük finale, önceki yılın en başarılı 10 ülkesi ile birlikte EBU tarafından 4 büyük olarak öngörülen ülkeler doğrudan katılmakta, finale kalan diğer şarkılar ise yarışmanın birinci aşaması olarak görülen yarı final gecesinde belirleniyor.
                Dünya müziği açısından bir gıdım önemi olmayan bu şarkı yarışması, Türkiye'nin değer yargılarındaki değişimi göstermesi açısından ilginçtir!
                Bir zamanlar hem toplumun, hem yansıması olarak medyanın yaptığı "Politik işler dönüyor, düşmanlar bize oy vermiyor, haksızlık yapıldı, Türkün Türk'ten başka dostu yok!" muhabbetleri, bu ülkenin doğal, tarihi, kültürel, turistik, bütüüün değerlerini dört dakikalık bir video kliple dosta düşmana anlatmaya çabalama dönemi, 90'lardan itibaren gittikçe gülünç hale gelmeye başladı.
               Aslına bakarsanız artık dünyanın "medeni" tarafında "ayıp" kabul edilen sivri kamplaşmalar, "dışlamalar" o yıllarda gayet normal görünüyordu.
              Yunanistan bize puan vermezdi, Fas 12 puanı çakardı, vesaire. "Barış, dostluk, duvarların kalkması, Moskova'ya Dior mağazasının açılması ve o gün izdiham yaşanması (!), "Salak mıyız biz, ne düşmanlığı, gelin birlikte ticaret yapalım" dönemi, Eurovision'u da kah "zeytin dalı uzatma yarışması", kah gerçekten müziklerin yarıştığı bir platform haline getirdi. Şarkıların çoğu hala berbat olsa da!
               Bu esnada Türkiye de çok değişti. Örneğin Avusturya, son 30 yıldır, elemanlarının hepsi bir panayırdan geliyormuş gibi görünen kıyafetler, hafif kartlaşmış nemrut suratlı kadın şarkıcılar ve içler acısı şarkılardan öteye geçemezken, Türkiye 70'li 80'li yılların "İşteee Operaaaa" döneminden, sanki Madison Square Garden'da konser vermeye giderken nezaketen Eurovision'a uğramış gibi duran, birinci sınıf sanatçı ve şovlara (bakınız Sertab Erener, bakınız Athena) "çağ atlayıverdi" 10-15 yılda. (Geçen seneyi yaşanmamış kabul ediyorum tahmin ettiğiniz gibi!) Hani o Avusturya'nın, İsviçre'nin, biri 70'lerin disko kraliçesi, biri bahçıvan, biri prenses, biri bilmem ne gibi giyinmiş kaknem kadınlarından oluşan, parmaklarını şıklatıp sağa sola sallanarak tahammülü zor şarkılar söyleyen içler acısı müzik grupları, bizimkilere dönüp "Siz nereden düştünüz buraya" deseler yeri! Ukrayna'dan, Litvanya'dan falan hiç bahsetmiyorum bak!



             Yarı final’de yarışacak 34 ülke 7′şer gruba ayrılarak kürelere konulacak ve çekiliş yapılacak. Bu Gruplarda bu sene getirilen uygulama ile birbirine Diaspora ( komşu ülke ) oyu veren ülkeler engellenecek.
* 1. yarı final 25 Mayıs 2010 ve 2. yarı final ise 27 Mayıs 2010′da Telenor Arena’da gerçekleştirilecektir.
* Toplam 34 ülke, her bir yarı finalde 17 ülke olacak şekilde yarı finallerden birinde yarışacaktır.
* %50 halk oylaması ve %50 jüri oylaması sistemi ile yapılacak olan oylamalarda, yarı finalde ilk 10′a girebilen ülkeler, finale yükselecektir.
* Yarışmacıların hangi yarı finalde yarışacağı Şubat ayının ortalarında belirlenecektir. Otomatik olarak finale çıkan ülkelerin hangi yarı finalde oy kullanacağı da Şubat ayında belirlenecek.
* 22 Mart 2010′da yarışmacıların kaçıncı sırada sahneye çıkacakları belirlenecektir.
* Final gecesi, 29 Mayıs 2010′da Telenor Arena’da gerçekleştirilecektir.
* Yarışma kurucuları Almanya, Birleşik Krallık, Fransa ve İspanya ile ev sahibi Norveç otomatik olarak finalde yer alacaklardır.
* 25 Mayıs ve 27 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan iki yarı finalden 10′ar ülke finale çıkacaktır. Final gecesi toplam 25 ülke yarışacaktır.
* Final gecesi oylama sistemi 2009′da olduğu gibi %50 halk oylaması ve %50 jüri oylaması ile olacaktır.
* 22 Mart 2010′da yarışma kurucuları ve Norveç’in kaçıncı sırada sahneye çıkacağı belirlenecektir. Yarı finallerden sonra finale yükselen ülkeler kura çekimiyle final sıralaması listesine eklenecektir.

BASARILAR MANGA
BASARILAR SANA EUROVİSİON YOLUNDA
UMUYORUM Kİ HER TÜRLÜ ZORLUĞA RAGMEN
BİRİNCİ OLABİLİRSİN.

Et Fiyatları 13 Liraya Kadar Gerileyecek mi??

              Şu günlerde ülkemizde yapılmakta olan et ithalatı için ihalelerde az çok fiyatlar konusulmaya baslandı. Yapılan incelemelerde ülkemize girmesi beklenen karkas(?) etin kilosu 3,7 dolar olacakmıs. Bu fiyat aslında göründüğü kadar az değil bu fiyata birde verdi ve kayıplar eklendiğinde etin fiyatı fırlıyor, 14 liraya kadar yükseleceği ön görülüyor. Peki ülkemizde bu fiyata et bulmak zor mu? Tabiki hayır. Ülkemizde bulunan bazı firmalar karkas etin kilosunu 13 liaradan verebileceklerini açıkladı.
              Peki ülkemiziin ekonomisi bu kadar iyiyken ,ülkemizde de bina yapmak için ormanlar yakıp kül eden insanlara o ormanlık alanları bırakana kadar, o müthiş denen ekonomiyle ülke geleceği için neden çiftlikler açılmazda ülke dısa bağlı hale getiriler anlamak güç dogrusu!
             Ülkemizde köy halkının zorlandığı ve elinde birkaç malı olan insanlara hükümetin yardım etmesi gerekirken, Hükümet uyudu ve tüm köylü halkların elinde bulunan düveler daha yük olduğu düsünülerek kesildi. Ve sonunda ne mi kaldı koca bir hiç. İşte bu yüzden tavan yapan et fiyatları tekrar eski şekilde halkımıza birer ikiser düve verilerek hem halkın kalkınması hemde ülke ekonomisini düzeltmek varken , hükümet ithalata gitmekte geresini siz düsünün artık..

Haftanın Karikatürü 5

Çay bagımlıları dikkat. Çay insanın ne kadar hararetini alsada bazı hayvanlarında yüzme havuzlarıda olabiliyor.Bildiğiniz gibi bu sıralar hasere ve böceklerin üreme mevsimi.dikkat-dikkat!!!!.
lütfen çay içerken bir gözünüz bardakta olsun :D

8. Uluslararası Türkçe Olimpiyat Yarışması

Daha önce 7 kez düzenlenen ve bu yıl 8.si düzenlenecek olan 8.Uluslararası Türkçe Olimpiyat Yarışması fragmanı gösterime girdi. Türkçe Olimpiyatlarının bu yıl 8.si düzenlenecek ve tanıtım videosunu aşağıdan izleyebilirsiniz.
Uluslararası Türkçe Olimpiyatları (Eski adı: Yabancılar İçin Türkçe Yarışması) ilki 2003 yılında yapılan ve tüm dünyadan ana dili Türkçe olmayan en alt düzeyden en üst düzeye kadar Türkçe kullananların yetenek ve bilgilerinin sınandığı bir yarışmadır. Katılımcı sayısı ve ülkesi her geçen yıl artmaktadır. 2006 yılında yapılan yarışmaya dünya genelinden 84 ülkeden gelen yarışmacılar katılmışlarıdır.

Olimpiyat kapsamında yapılan yarışmalar:

TÜRKÇE YARIŞMASI (Okuma-Anlama Dinleme Konuşma Yazma Dil Bilgisi)

1-ŞİİR YARIŞMASI
2-ŞARKI YARIŞMASI
3-SAHNE OYUNLARI YARIŞMAS
4-KOMPOZİSYON YARIŞMASI
5-SUNUM YARIŞMASI
6-RESİM YARIŞMASI
7-HİKÂYE YARIŞMASI
8-ÜLKE TANITIM STANTLARI YARIŞMASI

TÜRKÇEDER Medya Koordinatörü Halit Soylu, WOW Otel'de düzenlen toplantı ile Türkçe Olimpiyatları hakkında basını bilgilendirdi. Olimpiyatların açılış törenine iş ve medya dünyasının önemli isimlerinin davet edileceğini belirten Soylu, "Dolmabahçe Sarayı'ndaki lansmanda 150 kadar öğrenci bir sahne performansı sergileyecekler. Aynı zamanda Dolmabahçe Sarayı'nda havai fişek gösterisi olacak. Bununla birlikte 8. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'na başlamış olacağız. Sonrasında çocuklar Ankara Kızılcahamam Asya Termal'de konaklayacaklar. Orda Türkiye'ye gelen 750 öğrencinin elemeleri yapılacak. Bu öğrenciler 10 bin öğrenci arasından kendi ülkelerinden seçilip gelmiş. Dereceye giren öğrencilere değişik yerlerde ödül töreni ile ödülleri takdim edilecek. 26 Mayıs Dolmabahçe açılışından sonra, 29-30 Mayıs tarihlerinde Ankara Altınpark'ta kültür şöleni olacak. Kültür şöleni 120 ayrı ülkeden gelen öğrenciler kendi kültürlerini, yemeklerini, kıyafetlerini tanıtacağı stantların olduğu Altınpark kültür şöleni gerçekleşecek." ifadelerini kullandı.

İnsanlığın Çöküs Noktası Bu Olsa Gerek

3 gün boyunca tecavüze uğradı ..

               İzmir Güzelbahçe'de mart ayında "Masum" isimli Sivas Kangal cinsi köpeğe 3 gün boyunca tecavüz ettiği ileri sürülen M.A.'nın yargılanmasına başlandı.
               İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, hakkında 9 yıl hapis cezası istenen sanık M.A. katılmazken, köpeğin sahibi avukat Senem Avcı hazır bulundu.
             Köpeğinin, evinin bahçesinden çalınarak 3 gün boyunca tecavüze uğradığını öne süren Avcı şikâyetçi olduğunu belirtti.
              Senem Avcı, "Bu tür bir olayı normal insan yapamaz. Sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını ve tedavi edilmesini istiyorum" dedi. Mahkeme, sanığın polis zoruyla getirilmesine karar vererek duruşmayı 13 Temmuz 2010'a erteledi.

'DOKTORA GİDEMEDİM'
           Duruşmaya katılmayan M.A.'nın, "Yabancı uyruklu bir kadınla cinsel ilişkiye girdim. Birkaç gün sonrasında cinsel organımda akıntı meydana gelmeye başladı. Arkadaşlarıma anlattım. Bel soğukluğu olduğunu ve bir köpekle cinsel ilişkiye girmem halinde rahatsızlığımın düzeleceğini söylediler. Doktora gitmeye utandığım için, böyle bir yola başvurdum" dediği öğrenildi. Öte yandan hayvansever dernekleri üyeleri, duruşma öncesi Senem Avcı'ya destek vermeye geldi.

(Habertürk)

En Sevilen Hayvanların Foto Galerisi

Dünya üzerinde en sevilen ve gözde hayvanların kendilerine özgü görüntüleri ile sizlerin karsınızda. Özel fotolarla hayvanlar alemi sizlerin karsınızda fotoları daha iyi görmek için tıklayınız.

Hayvanların Burclardaki Yeri ve Anlamı

Balık Burcu ve Cupido
          Balık Burcunun duygusallığı,idealistliği ve güzelliği kendisiyle özdeşleştirilen ve bu burcun yöneticisi konumunda olan Denizler Tanrısı Neptün'e eş tutulmuştur. Yunan etkisinden önce yağmur ve kaynak tanrısı olan Neptün,İtalya'nın en eski tanrılarından biridir. Roma mitinde Aşk Tanrısı olarak geçen Venüs ve Cupido, yunan mitinde karşımıza Afrodit ve Eros olarak çıkarlar. Venüs'ün ya da Afrodit'in Aşk Tanrıçalıkları çeşitli rivayetlere konu olarak ta günümüze kadar gelebilmiştir. Aynı durum Eros içinde geçerlidir. Aşk tanrı ve tanrıçalarının tek amaçları vardır; kişilerin birbirlerini sevmesi ve sayması. Ve bunun içinde ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Bazen biraz gaflar yapsalar da hayat onların bu hoş sayılabilecek oyunlarıyla çok daha renkli olabilmektedir. Hele hele Aşk Tanrısı Cupido'nun yaptıkları bazen o denli karışıklıklar çıkarır ki,ortalığı düzeltebilene bravo doğrusu ! Venüs ve Cupido'nun Tanrı Typhın'dan kaçmaya çalışmaları ve denize dalmaları,Tanrılar tanrısı Zeus'un da bu durumu görerek bu anın hatırlanması için yani kendilerini balığa dönüştürmelerinin hatırlanabilmesi için o anki yükselen takım yıldızına Balık Burcu adını takar.
 
Oğlak Burcu Ea ve Pan
 
           Tanrı Ea ya da diğer adıyla Enki, Oğlak burcunun yarısı balık, yarısı oğlak olarak figüre edilmiş simgesidir. Ea Babilliler'in Büyük Yaratıcı Tanrısı olarak mitte geçer. Babil tapınaklarında Ea, balık kuyruklu bir koyun biçiminde canlandırılırdı. Tapınak rahipleri de balık biçiminde giysiler giyerlerdi. Bazı kaynaklarda onu Büyük Suların (okyanuslar) altında yaşayan, gündüzleri bu su evinden çıkan ve insanları eğiten Ea, akşam olduğunda tekrar suyun altındaki evine dönerdi. Bilgelik ve beceri de onunla ilişkili olduğundan Oğlak insanı da el ve beceri sanatlarıyla çok ilgilidir. Arkadia çobanlarının çok eski bir tanrısı olan, kulakları ve ayakları keçiye benzeyen,vücudu ve kolları insan olan ve boynuzları bulunan Pan, daha sonra Tanrı Hermes ve ağaç perisi Penolope' nin oğlu sayılmıştır. Yunan yorumculara göre Tanrı Hermes, oğlunu bir tavşan postuna sarıp Olympos'a çıkarmış, onun keçi görünümüne bütün tanrılar gülüp, alay etmişler. Doğatanrıcılığın kurucusu olan Stoa düşünürleri, onun bütün'lüğünü daha akıllıca yorumlayarak, onu evrensel bütünlüğün simgesi saymışlardır. Pan'ın genel yapısı Oğlak burcuyla çok özdeşleştirilmiştir.

Akrep Burcu Orion ve Artemis
 
           Denizler Tanrısı Poseidon'un oğlu, dev Orion,iyi bir avcı ve aynı zamanda çok yakışıklıydı. Titan'lardan Theiay'la Hyperion'un kızı Gün Doğuşu ya da diğer adıyla Şafak Tanrıçası Eos, yakışıklı erkeklere meraklı bir tanrıçaydı. Orion'u gören Eos, onu beraber olmaya çağırır. Bu davete hem çok sevinen hem de çok böbürlenen Orion, sağda solda bunu anlatıp, kendini övmeye başlayınca Tanrı Apollon kızar ve Toprak Tanrısı diye mitlerde geçen ama aslında bir tanrı değil, kozmik bir güç olan Gaia'ya Orion'u dev bir akrep göndererek öldürmesini ister. Kimi kaynaklarda ise Orion Aitolia Kralı Oinopion'un kızı Merope'yi baştan çıkarmaya kalktığı için kör edilmiş, daha sonra da bir takım yıldız haline getirilmiş, kendisiyle birleşmek isteyen ve başaramayan Artemis'in kışkırtmasıyla onu topuğundan sokup öldüren akrep de armağan olarak burç yapılmış. Orion yıldızının akrep burcundan hep uzaklaşmakta olmasının nedeni buymuş. İlk hikayede bahsedilen ise, yollanan akrepten kaçmaya çalışan Orion denize dalar, bu sırada Orion'u gören ve onun yakışıklılığından etkilenen Artemis, oklarını akrebe yöneltir. Akrebi vurup öldürür ama, bu arada Orion'u da vurmuştur. O da Orion için o sırada yükselmekte olan takım yıldıza Orion, diğer tarafta kalan takımyıldıza da akrep adını verir.

Aslan Burcu ve Herkül
          Tanrılar tanrısı Zeus'un hem kız kardeşi hem de saygıdeğer karısı (baş kadını) olan Tanrıça Hera, Zeus'tan intikam almak için, Argolis Ovası Nemea'ya yenilmez bir aslan gönderir. Ekhidna'nın Orthos köpeğiyle birleşerek meydana getirdiği bu canavar aslan çevreyi kasıp kavurmuş. İni Arima Dağında olan Ekhidna'nın yarattığı bu canavar aslanın karşısına yine Herkül çıkmış. Canavar aslanla amansız bir mücadele veren Herkül, bu savaştan galip çıkmasını bilen taraf olmuş. Herkül'ün bu zaferini kutlamak için bu bölgede iki yılda bir Nemea Zeus'u onuruna Nema oyunları düzenlenirmiş. Bu oyunların, bir yılan sokmasından ölen Nemea kralının oğlu Opheltes'in anısı için Herkül tarafından düzenlendiğine inanılır. Bu ve bunun gibi birçok kahramanlıkları olan Herkül'ün o müthiş tanrısal gücünün,Ekhinda'nın yarattığı bu aslanın gücü ile birleşerek Aslan Burcunun güçsel yapısıyla özdeşleştiği ortadadır.

Yengeç Burcu ve Diana
             Yengeç Burcunun karakteri, mitolojide Av Tanrıçası olarak adlandırılan Diana ile özdeşleştirilmiştir.Yetenekli bir avcı olan Diana,yakaladığı hayvanları insanlara sunmuş, darda kalanlara yardım elini uzatmış, bunun yanı sıra; duyguları ve sinir sisteminin de o yönetmiş. Bu özellikler Yengeç burcu insanının d aözellikleridir aynı zamanda. Kahramanlar kahramanı Herakles (Herkül) mitolojide en çok tanınan,en sevilen karakterlerden biridir. O, doğaya kafa tutan insan gücünün simgesidir. Herakles gerçekte insanlaştırıla, tanrılara karşı tanrılaştırılan bir insandır. Gittikçe masallaşmış ve Yunan kahramanlığının simgesi sayılmıştır. O da ; Tanrılar tanrısı Zeus'un oğullarından biridir. Zeus babası Amphitryon'un kılığına girerek annesi Alkmene'yle birleşmiş ve bu birleşmeden Herakles yani Herkül doğmuştur. Kral Eurystheus tarafında kendisine on iki görev verilir.Mitolojik bir canavar olan Hidrayı öldürmesi bu on iki görevin ikincisidir. O canavarla savaşırken, ezeli düşmanı Tanrıça Hera, Herkül'ün ayaklarına büyük bir yengeç gönererek, dengesini yitirmesi için elinden geleni yapar. Hera yengeçlere hükmetmeyi, onları kullanmayı çok iyi başarsa da Herkülü yenmeyi başaramaz. Herkül Hidrayı öldürür. Tam o sırada gökte yükselmekte olan büyük takım yıldızaYengeç adını verir.

Boğa Burcu Zeus ve Europa
               Sadakatsiz ve güvenilmez bir kadın olarak mitolojinin sayfalarında yer bulan Şehvet Tanrıçası Ishtar, kendisiyle hiç ilgilenmeyen Babilli kahraman Gılgamış'a aşık olur. Haris bir kadın olan Ishtar, bir erkeğin kendisini reddetmesini kabullenemeyerek aynı zamanda babası olan Tanrılar Tanrısı Anu'ya giderek Gılgamış'ı öldürmesi için dev bir boğa yaratmasını ister. Bu boğanın şehveti ve hırsı temsil ettiği düşünülmüştür, Her yıl yeni bir ay girdiğinde ve boğa burcunda doğmaya başladığı gün bitiminde Babilliler, şans getirdiğine inandıkları altın boynuzlu bir boğayı kurban ederlerdi. Bu efsanelerden çok , çapkınlıklarıyla ünlü Zeus'un hikayeleri dilden dile dolaşır. Bunlardan biride Zeus'un Fenike kralı Agenor'un güzel kızı Europa'yı gösterişli bir boğa kılığına girerek kaçırır. Efsanede boğa kılığına giren Zeus, Europa'nın çiftliğinde otlarken, onu beğenerek yanına giden ve başını severek çiçekler takan Europa'yı sırtına aldığı gibi Akdeniz'in karşı yakasındaki Girit adasına kaçırır. Europa'nın Zeus'tan Minos, Radamanthys ve Sarpedonthis adlarında üç çocuğu olur. Bu arada Europa'dan bıkan Zeus kaçar ve Europa da çocuklarını evlat edinen Girit Kralı Asterion'la evlenir. Bu hikaye bize Boğa Burcunun en temel özelliği olan sahiplenicilik, güzel ve alımlı bir görünüşe tutkunluk temalarını anlatmaktadır.

Koç Burcu Jason ve Medea
              Orkhomenos kralı Athamasın oğlu Phrixus yanında kız kardeşi Helle olduğu halde gezerken , yanı başında altın bir koçla yürümekte olan üvey anneleri Nephele ile karşılaşırlar. Altın koç iki kardeşin merakını çeker ve Nephele onlara bu koçun hikayesini anlatır. Denizler tanrısı, büyük Zeus'un kardeşi Posedion, göz koyduğu Bisaltes'in güzel kızı Theophane'yi güzel bir koyuna ve ona kur yapıp elde edebilmek için de kendisini bir koça dönüştürür. Nephele'nin yanında dolaştırdığı altın koç, bu birleşmenin yani, Posedion ve Theophane'nin çocuklarıdır. Colchis Krallığını kurtarmak için Savaş Tanrısı Ares'e bir kurban verilmesi gerektiğinden, Nephele de bu koçu üvey çocuklarına verir ve onu Ares'e kurban etmelerini ister ve onları Karadeniz'e gönderir. Şimdiki Çanakkale Boğazından geçerlerken Helle denize düşer ve boğularak ölür. Kimi anlatımlarda iki kardeşin üvey annelerinden kaçtıkları rivayet edilmektedir. Aslında Helle boğulurken denizler Tanrısı Posedion onu kurtarır ve ondan üç çocuğu olur. Bu olaydan kurtulan Phrixus, altın koçu yerine ulaştırır ve kurban edilen koçun altın postu Colchis'te Savaş Tanrısı Ares tapınağının kapısına asılır. Bu tapınak hiç uyumayan bir canavar tarafından korunmaktadır. Uzun yıllar sonra ; Colchis kralı olmak isteyen Jason ya da diğer adıyla İason, Argonautlar'ın da yardımıyla ve büyük mücadeleler vererek Altın Posta sahip olur. Jason Altın Postu aldığı gibi Colchis kralının kızı güzel Medea'yı da kaçırır. Daha sonra büyücü kadın olarak da anılacak olan Medea, kendisini kaçıran Jason'u kurtarmak için erkek kardeşini denize atarak aşık olduğu adama yardım etmiştir. Jason Arganaut'a döndükten sonra krallığını ilan eder ve mutlu sona ulaşılır. Jason'un bu kahramanlıkları, cesareti,gücü ve başarıları Altın Post ve koç hikayelerinden sonra KOÇ burcu insanıyla özdeşleşmiştir.

Oyunlar Çocuklara Faydalı mı?

            İkinci eğitim döneminin başladığı şu günlerde velilerin en çok merak ettiği sorulardan biri: “çocuğumun daha hızlı öğrenmesini, daha başarılı olmasını nasıl sağlayabilirim”.
Bu soruya uzmanlar artık “çocuklarınızın daha çok bilgisayar oyunu oynamasına izin verin” diyerek yanıt veriyor. Geleneksel olarak bilgisayar oyunlarının zaman kaybı olduğunu düşünen ebeveynlerin çocukları, bilgisayar oyunu oynayanlara göre belirgin bir öğrenme güçlüğü yaşıyor.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Türkiye’nin önde gelen oyun sitelerinden Celikcomak.com‘un yöneticisi Mehmet Ali Yıldız’da kullanıcı profillerinin çoğunlukla ilköğretim öğrencilerinden oluştuğunu söylüyor ve ekliyor: “Velilerden de gelen yorumlardan, çocukların gösterdiği gelişimden de anlıyoruz ki internet üzerinden oynanan oyunlar çocukların zekasını ciddi şekilde geliştiriyor.”
Peki Neden?
- İnternet üzerinden oynanan oyunlar, çocukların erken yaşta interneti keşfetmesini sağlıyor ve araştırmacı yönlerini geliştiriyor.
- Çocukların el göz koordinasyonu bilgisayar oyunları sayesinde gelişiyor.
- Çocuklar oyun oynarken problem çözme yetenekleri ve hafızaları gelişiyor.
- Yabancı dilde oynanan oyunlar çocukların bu dillere aşina olmasını hatta öğrenmesini sağlıyor.
- Çocuklar oyun oynarken günün getirdiği kaygılardan, okul ve sınav stresinden kurtulup, rahatlıyor ve sonrasında derslerine çok daha iyi konsantre olabiliyor.
            Öte yandan uzmanlar, oyunlar konusunda velileri uyarmayı ihmal etmiyor: “Çocuklarınızın girdiği oyun sitelerini iyi kontrol etmelisiniz zira pek çok site +18 içeriği, şiddet temalı oyunları barındırıyor ve bu siteler çocukların ruh sağlığını olumsuz yönde etkiliyor.”
            Tüm interneti tarayan uzmanlar Celikcomak.com’un çocuklara en uygun içeriğe sahip sitelerden biri olduğunu belirtiyorlar.

Dünya Bu Çocuktan Gerçeklerini Duydu,Peki cevaplayan???

Gerçekleri Bu Çocuk Görebiliyorsa ,Peki Kendine Yetişkin Diyenler Neden Göremiyor .
İnsanlığın yıllardır üzerindeki karabulutu görememiz yada görüpte ben 'yasayım yeter' düsüncesinde olanlara cevap geldi. İşte bu genç kızın sözleri dünyayı sarstı. lütfen izledikten sonra kendinize çeki düzen verin...

Cem Yılmaz'ın Diğerlerinden Farkı


             Komedi dünyasıyla tanısmam ilk olarak Cem Yılmaz ile olmustu. aslında pek sevmemiştim. Halende stand up programlarını sevmem. Zaten şuana kadar sadece 1 kere stand up dinledim(izledim) oda Ata Demirer'e aitti. Hala unutman su sözü:
-Socrates mi ,sokayım onun tezine be.
            Fakat son yıllarda çıkan filmler yavas yavas Türk Sinema Sektörünü etkisi altına aldı ve maddi çıtasını biraz yukarılara doğru çekti. Aslında bu bence kalite olarak yukarı çıkma değilde izleyiciye daha çok istediğini verme diye algıladım. Buda kalitede aşagılamaya sebeb oldu. Fakat bunların aksine Cem Yılmaz dogru bildiğini yapıyor ve bence en doogrusunu su an o yapmakta. Film sektörünü zaten bir kaç isim ele geçirmis durumda ve birbirleriyle rekabet halindeler. Eminim ki şu soruyu kendilerine soran çok olmustur
-Filmerde nedense gülünen ,zevk veren anlar hep bel altı espirilerden ibaret!
           İşte Cem Yılmaz bunu seyircelere en az veren oldugu için şu sıralar yaptığı filmlere yorumlar genelde hep olumsuz oluyor.Ben işe tam tersi düsünüyorum ,eger bir film izleyeceksen Safak Sezer ,Sahan Gökbakar veya Ata Demirer gibi çok bel altına kaçırılmamalı.Cem Yılmaz ait olan son filmde (Yahsi batıda) bu konuyu çok iyi ayarladığı ve izleme zevkini üst noktalara tasıdığı için teşekkürler.
         Ayrıca Yahsi batı filminin çekimi için yaptırmıs oldukları sahaser ise ayrı bir yazı hatta konusma konusu.
         İşte bu yüzden Cem Yılmaz'a tüm inancımla güveniyor ve basarılarının devamını diliyorum.

Finaller Başlıyor, Peki Biz Hazır mıyız?

                 Uludağ Üniversitesinde okuyan bir öğrenci olarak yakında baslayacak finaller yaklasırken ve şenliklerden çıkmısken, finaller tam zamana denk geldi. Veteriner fakülteside okumanın zorlukları bir yana bir de bu şekilde bizim tam derslerden soğuduğumuz ,daha doğrusu ilgimizin tamamen deslerden uzaklastığı sırada sınavların gelmesi biraz kötü oldu. Umarım ki hocalarımızın bizi zorlamadan ,birazda bize katkıda bulunarak firesiz bu dönemi bitirmemizi sağlayacaklar.
                 Bu dönem sınavların tarihleri biraz zorlayıcı olmus. Daha iyi bir program ayarlanabilirmiş aslında. Ama artık yapacak birsey yok. Elimizden geleni yapıp kayıpsız bir şekilde dönemi kapatmaya çalısacağız. Benim gibi henüz çalısma moduna girmemiş arkadasların Allah yardımcısı olsun, tüm öğrenci arkadaslarımada sınavlarda basarılar dilerim. İnsallah herkes hakkıyla bölümünü bitirebilir..

Tüm Türk Gençliğinin ve Türkiyenin, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızı Kutlarım

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün biz gençlere armağan ettiği Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.

Bu tarihin asıl önemi, Atatürk'un Anadolu'ya ayak basışı ve böylece Misak-ı Milli sınırları içinde milli mücadelenin (Kurtuluş Savaşı) başlamasıdır.


Sessizce bir vapur yanaşıyor samsun limanına
Mavi gözlü Atam; ışıklar saçıyor dört bir yanına
Asırlardır hür yaşamış, Ulus’un tutuşan bağrına
Karadeniz den serinlik; Mustafa Kemal Atatürk

Ne esaret tutar seni, ne de zincirlere vurulmak
Kolay mı sanırsınız şahlanan Türk’ü durdurmak
Ölüm ne ki; esas olan Vatan, ölümüne savunmak
Ruhunu bize verensin; Mustafa Kemal Atatürk

Dalgalan sen de ey nazlı hilal! Dünya durdukça
Sana dokunan olamaz son Türk’ün kalbi attıkça
Karanlığa tapanlar bile tarihten derslerini aldıkça
Aydınlık veren Güneşsin; Mustafa Kemal Atatürk.




Bugünün önemine istinaden ATATÜRK'ün Gençliğe Hitebesi
GENÇLİĞE HİTABE


              Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
             Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
               Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
20 Ekim 1927